içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

Aynalı Pazar

Bugun...

Çanakkale’nin Ölüm Fermanı İmzalandı!

Tarih: 27-07-2018

Çanakkale’nin Ölüm Fermanı İmzalandı!

Çanakkale Çevre Derneklerinin büyük tepki gösterdiği ve yıllardır hukuk mücadelesi verdiği Kirazlı Altın ve Gümüş Madeni mücadelesi için bugün şok bir gelişme yaşandı. Çanakkale Valiliği, bölgede yapılan hukuksuz ağaç katliamlarının ve Altın çıkartılmasının önünü attığı bir imza ile açtı. Valilik ‘Kirazlı Altın ve Gümüş Madeni Kapasite Artışı ve Zenginleştirme Tesisi Projesi’nin sürdürülebilmesi için gerekli olan Gayri Sıhhi Müessese Ruhsatına imza attı! Bu kararla birlikte bölgede altın madenciliği yapacak olan firmanın ağaç katliamlarının önünün açılması ile birlikte; firmanın Çanakkale’nin tek içe su kaynağı olan Atik Hisar Barajı su toplama havzası içerisinde siyanürle altın çıkartabilecekler.

 

RUHSATSIZ AĞAÇ KATLİAMI YAPILMIŞTI!

 

Hatırlanacağı gibi Kirazlı Bölgesinde Altın Madenciliği yapacak olan firma, Atik Hisar Barajı Su Toplama havzası içerisindeki bölgede ruhsatsız ve izinsiz bir şekilde günlerce ağaç katliamı gerçekleştirmişti. Çevrecilerin yaptığı eylemler sonrasında bir süre geri adım atan firma tepkiler dindikten sonra tekrar faaliyete geçmiş ve ağaç katliamına devam etmişti. Bölgede ağaç kesimi yapılması için ÇED Raporu ve GSMR olmamasına rağmen yapılan kesimlere göz yuman Çevre Şehircilik İl Müdürü ve Çanakkale Orman Bölge Müdür hakkında çevre örgütleri suç duyurusunda bulunmuştu.

 

ÇEVRECİLER YARGIDA KAZANDI AMA KATLİAM DEVAM ETTİ!

 

Atik Hisar Barajı Su Toplama Havzasında Altın ve Gümüş Madenciliği yapacak olan firma projenin genişletilme başvurusu Danıştay engeline takılmıştı. Davanın müdahillerinden olan Çanakkale Belediyesi ÇED Raporunun iptali istemiyle açtığı dava Çanakkale İdare Mahkemesince red olunca Danıştay’a başvurmuştu. Danıştay’dan çıkan kararda ise; “Kirazlı Altın ve Gümüş Madeni Kapasite Artışı ve Zenginleştirme Tesisi Projesi” ile “Kirazlı Altın ve Gümüş Madeni Ocağı Projesi” karşılaştırıldığında proje ömrünün 4,5 aydan 6 yıla, proje ömrü boyunca toplam cevher üretiminin 120 bin tondan 25 milyon 6000 bin tona çıkarıldığı, ÇED alanının 26,7 hektardan, 613 hektara yükseldiği, açık ocak alan büyüklüğünün 0,99 hektardan 57,68 hektara çıkarıldığı, ilk proje sadece cevherin çıkarılmasına ilişkin iken, dava konusu proje ile cevher zenginleştirmenin de faaliyet konusuna eklendiği dolayısıyla, ilk proje ile dava konusu projenin çevresel etkiler ve alınacak önlemler bakımından farklı özellikler gösterdiği, ancak Çanakkale İdare Mahkemesi'nce; bu hususlar dikkate alınmaksızın, yeniden keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılmadan, ilk proje ile ilgili olarak verilen “ÇED Olumlu” kararının iptali istemiyle açılan davalarda yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen bilirkişi raporunun hükme esas alınarak davanın reddine karar verildiği görülmektedir” denilmişti.

 

Danıştay kararında ayrıca söz konusu ÇED Raporunda yeni bir bilirkişi incelemesi yapılması gerektiği ve ÇED sürecinde görev alacak bilirkişi heyetinin Çanakkale yöresinden, gerekli niteliklere sahip kişilerden seçilmesi kararı alınmıştı. Halen yargıda olan Kirazlı Altın ve Gümüş Madenciliği projesi için Çanakkale Valiliğinin GSMR’na onaylaması sonrasında adeta Çanakkale’nin Ölüm Fermanı imzalanmış oldu.

 

VALİ TAVLI’YA RUHSAT VERMEYİN ÇAĞRISINDA BULUNMUŞLARDI

 

Çanakkale’de bulunan çevre örgütleri Kirazlı’da hukuksuz bir şekilde ağaç katliamı yapan firmayı protesto etmek için Çanakkale Cumhuriyet Meydanında 9 Aralık 2017 günü kitlesel eylem yapmışlardı. Bu eylemde Çanakkale Valisi Orhan Tavlı’ya hukuk mücadelesinin yargıda devam ettiği hatırlatılmış ve şirkete ruhsat vermemesi yönünde çağrıda bulunulmuştu. Kitlesel eylemde konuşma yapan Prof.Dr. Türker Savaş açıklamasında Vali Orhan Tavlı’ya çağrıda bulunarak yetkili organları harekete geçirerek ağaç katliamını önlemeye ve madencilik faaliyeti yapacak firmalara ruhsat vermemeye davet ederek; “Sayın Çanakkale Valisini, gözlerinin önündeki bu ekolojik ve sosyal yıkımı ve felaketi durdurmaya ve bunun için de söz konusu bu madene İşletme İzni vermemeye çağırıyoruz. Bir maden işletmesinde kamu yararından söz etmek için şu sorulara dürüst bir vicdanla cevap verilmesi gerekir:  Hangi madeni, nereden, ne kadar, ne zaman, hangi ihtiyaç için, hangi katma değerle, ne kadar çevresel ve toplumsal bedel karşılığında, kimlerin yararı için çıkaracağız? Söz konusu şirkete karşı açılan Kirazlı madeni ile ilgili ÇED iptal davaları halen sürmekteyken, yeraltı ve yer üstü su kaynaklarını, doğal varlıkları, biyolojik çeşitliliği, orman ekosistemini ve yaşam alanlarını yok edecek olan bu ağaç kesimine izin verenler, maden şirketinin işletme ruhsatı alacağını nereden biliyorlardı? Sonuç olarak; Bu Bildiri ile tarihe bir not düşülmüştür.  Tüm Çanakkale halkını duyarlılığa ve anayasanın tanıdığı yaşam hakkını savunmaya, tüm yönetici ve yetkilileri de acilen görevlerini yerine getirmeye çağırıyoruz” ifadelerini kullanmıştı.

 

ÇANAKKALE’NİN ÖLÜM FERMANINA ONAY VERİLDİ

 

Çanakkale Valiliğinin onayladığı GSMR sonrasında Atik Hisar Barajı Su Toplama Havzası içerisinde kalan Kirazlı’da siyanürlü altın madenciliğinin de önü açılmış oldu. Bilindiği gibi Altın ve Gümüş Madenciliği işletmeciliğinde siyanür kullanımının geçmişi 1860’lı yıllara kadar gidiyor. Kimyasal üretim endüstrisi başta olmak üzere, birçok iş alanında, siyanür kullanımına sıklıkla başvuruluyor. Türkiye’de göze çarpan kullanım alanı ise, madencilik sektöründe yer alan altın ve gümüş arama ve çıkarma proseslerinde siyanürün yoğun olarak kullanılması..

 

MEYVE’DEN SEBZEYE.. TOPRAKTAN İÇME SUYUNA..

 

Özellikle altın ve gümüş üretiminde kullanılan siyanürün kullanımı ise, kapalı devre sistemler ile mümkün olmakta. Her ne kadar, madencilik sektörünün firmaları, siyanür kullanımı sonrasında, o alandan atıkları uzaklaştırmanın mümkün olduğunu söylese de, altın arama çalışması yapılan her toprağa ve bölgenin içme suyuna siyanürün karışması, yüksek ihtimalli olduğu kadar, yadsınamaz bir gerçek. Madencilikte, diğer tüm maden çalışmaları sonrası üretilen ürünlerden farklı olarak, özellikle altın üretiminde, cevherden çok atık ortaya çıkmakta. Altın üretimi sonrasında ortaya çıkan yoğun atık, doğaya ve insana zarar vermektedir. Şirketlerin savunduklarının aksine, yoğun konsantrasyona sahip siyanür, toprağa ve suya kolayca karışır ve doğadan hemen kaybolmaz. Toprağa ve suya karıştığı için de, meyve, sebze ve içme suyundan dolayı insan bünyesine de kısa sürede tesir eder. Ölüme varana dek, birçok hastalığa da yol açmaktadır. Siyanür ile altın arama tekniğinin bu kadar büyük tehlikelere neden olduğu bilinse de, bugün dünyadaki altın arama çalışmalarının neredeyse %80den fazlası, bu teknikle yürütülmektedir. Her ne kadar şirketler çeşitli önlemler alsa dahi, bu önlemler yetersiz kalmaktadır.

FACEBOOK YORUM
Yorum