-
Dr. Mithat Atabay
Tarih: 28-02-2021 09:16:00 Güncelleme: 28-02-2021 09:16:00
Gökçeada (İmroz) ve Bozcaada’da 1951 yılına kadar resmi Türk okullarında okuyan Rum çocukları, bu tarihte Gökçeada ve Bozcaada’nın yönetimini düzenleyen 1151 ayılı kanunun 14.maddesinin (Rumların oylarını alma uğruna) yürürlükten kaldırılmasından sonra açılan özel Rum okullarına geçmişler ve resmi devlet okulları kapatılmıştı. Bu özel okullarda Yunanistan’da eğitim görmüş Rum öğretmenler, tamamen Rumca eğitim yaptırıyorlardı. Sadece Türkçe ve Tarih derslerini okutmak için atanan Türk öğretmenler, hemen hiçbir Rum çocuğuna Türkçe öğretememişlerdi. Ama kendileri gayet güzel Rumca konuşuyorlardı. Bu Türk öğretmenlere Cemaat Vakıfları tarafından birer ev kiralanmış, hatta devletten aldıkları kadar ikinci bir maaş bağlanmıştı. Aynı şeyler adadaki hükümet tabipleri için de geçerliydi.
Gökçeada’da bir cami ve aynı zamanda cami imamı da olan bir müftü vardı. Müftü Efendi, bütün gün kahvede, kendisi gibi aylak birkaç öğretmen, memur ve arabacı ile domino oynuyor, namaz vakitlerinde arkadaşlarına “Az aralaşın” diyerek, masanın üzerine çıkıp namazını kılıyordu. Cami Cuma hatta belki de bayram namazlarında bile ibadete açılmadığı için, zemindeki halılar bembeyaz bir tozla kaplanmıştı.
Gökçeada’ya teftişe giden Mülkiye Müfettişi Cevat Vural hatıralarında şunları anlatmaktadır: “23 Haziran 1963’te Çanakkale Valisi ve vilayet erkânı ile Boğaz Komutanı, Kara Harp Akademisi öğretmen ve öğrencilerinden oluşan güzide bir topluluk, aileleri ile beraber iki askeri nakliye gemisi ile adayı gezmeye geldiler. Kaymakam Mehmet Us’un ısrarlı çağrıları ile iskeleye toplanan yüz kadar Rum, üçer beşer kişilik gruplar halinde ağaçların altlarına dağılmışlardı. Misafirler sandallarla grup grup sahile çıkıyorlardı. Rumlardan ne bir alkış, ne tebessüm vardı. Çanakkale Valisi bir ağacın altından diğerine koşarak “Sevgili arkadaşlarım, bakın, memleketin en seçkin kumandanları sizi ziyarete geldi” diyerek onları hareketlendirmeye çalışıyordu. Adaya gelen ziyaretçiler Gökçeada’nın merkezinde, Zeytinli ve Tepe köylerinde misafir edildiler. Ayran ikram edildi. Rum kızları tarafından Rumca şarkılar söylendi.
Bu sırada Gökçeada’nın merkezinde eski halkevlerine benzeyen bir sosyal tesiste Rum kültürünün gelişip kökleşmesi için her türlü faaliyet yürütülüyordu. Adanın o sırada nüfusu altı bin kadardı. Gökçeada’nın yönetiminde tek etkili ve yetkili kişi Gökçeada Metropoliti ile Kilise Vakfı’nın Başkanı görünüyordu. O sırada İstanbul Fener Rum Patrikhanesi’nde bir görev verilen Metropolit Meliton’un etkisi Türk devlet görevlileri üzerinde bile geçerliydi.
Mülkiye Müfettişi Cevat Vural, on iki gün Gökçeada’da denetlemeler yaptıktan sonra izlenimlerini ve çözüm önerilerini içeren altı sayfalık bir rapor yazdı ve dönemin Başbakanı İsmet İnönü’ye 27 Ağustos 1963 tarihinde gönderdi. Bu sırada Türkiye ile Yunanistan arasında Kıbrıs Sorunu hat safhada idi. İsmet İnönü bu raporu aldıktan sonra konuyu Milli Güvenlik Kurulu’na taşıdı ve Gökçeada ve Bozcaada’da yapılması gerekenler konusunda devlet harekete geçti. Özellikle Gökçeada’nın nüfusu devlet görevlileri çıkarıldığında tamamen Rumlardan ibaretti. Bozcaada’da ise nüfuz yarı yarıya Türk ve Rumlarda oluşuyordu.
Türkiye ve Yunanistan arasındaki ilişkiler Kıbrıs Sorunu sebebiyle ve Kıbrıs’ta 1963 yılı 25 Aralık’ta Rumların yaptığı katliamla -ki bu tarihe Kanlı Noel olarak geçti- daha da kötü bir hale dönüştü ve iki ülke savaşın eşiğine geldi. Türkiye adalarda bir dizi önlemler aldı. Gökçeada’ya bir açık hava hapishanesi tesis edildi. Adada asayiş problemleri baş gösterdi. Adalı Rumlar adalardan göç etmeye başladılar. 20 Temmuz 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı’ndan sonra bu göç daha da hızlandı. Kıbrıs Barış Harekâtı’ndan sonra Muğla, Burdur ve Samsun’un Uğurlu kazlarından, Isparta, Samsun ve Giresun’un Yenibademli kazalarından, Ordu’nun Ünye, Samsun’un Koşu ve Trabzon’un Dereköy Şahinkaya’dan pek çok insan adaya göç ettirilerek orada yaşamaya başladı. 29 Temmuz 1979’da İmroz’un adı “Gökçeada” olarak değiştirildi ama henüz koşullar bu değişikliğe hazır değildi.
12 Eylül 1980 İhtilali’nden sonra Orgeneral Kenan Evren, adaları ziyaret etti. Gökçeada ziyaretinde Kenan Evren, açık cezaevinin kapatılmasını, adada bir liman yapılmasını, bütün köy ve çevre yollarının asfaltlanmasını, tarımın geliştirilmesi için sulama göleti ve kanalların yapılmasını, bütün meskûn mahallere elektrik ve içme suyu getirilmesini sağladı. Bundan sonra Gökçeada’da pek çok devlet kuruluşu dinlenme ve sosyal tesisler yaptı. İmroz’un ismi de artık Gökçeada’ydı..
1980’den sonraki süreçte adaya Türklerin göçü hızla devam etti. Karadeniz ve Güneybatı Anadolu yanında Doğu ve Güneydoğu Anadolu’dan da pek çok insan adaya göç etti ve 1990’lara gelindiğinde Gökçeada’nın nüfusunun % 97’sini Türkler, % 3’ü Rumlar oluşturuyordu. Rumların da yaşları genellikle 65 yaş ve üzerindeydi. Rumlar neredeyse tamamen adayı terk etmişler ancak evlerini, mülklerini satmamışlardı. Her yıl Yaz mevsiminde gelip bir iki ay adada yaşayıp tekrar Yunanistan’a veya yaşadıkları diğer ülkelere geri dönüyorlar…
- “Bir Gün Nobel’i Alanlar Arasında İsmini Duyacağım”
- 1936’da Sorun Yunanistan Değil, İtalyan ve İspanyol Saldırılarıydı
- Çanakkale’ye Elektrik Nasıl Geldi? Arıza Olduğunda Nasıl Çare Bulundu?
- Çanakkale Barosu Nasıl Kuruldu?
- Montreux Boğazlar Sözleşmesi ve Boğazlardan Geçen Gemilerden Alınacak Ücret Konusu
- Bu İlk Değil.. Çanakkale Ne Salgınlar Gördü?
- Hıfzıssıhha Enstitüsü’nün Kurucusu ve Salgın Hastalıklara Karşı Bir Mücadele Adamı
- Atatürk Çanakkale'de Yabancıların Maden İmtiyazlarını Kaldırmıştı!
- Kemal Pilavoğlu.. Ticanilik ve Bozcaada Olayı..
- İzmir’in İşgaline İlk Tepki Bayramiç’ten..
- Çanakkale’de İlk Anneler Günü Kutlaması
- Bir Zamanlar Çanakkale’de Tanzim Satışlar Vardı