içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

Aynalı Pazar

Bugun...
Önce Her Gündoğumunda Kendimizle Barışalım

Son yıllarda şiddet, terör, savaş haberlerini daha sık duyar olduğumuz bir gerçek. Aynı zamanda, günlük hayatımızda en çok kullandığımız, televizyonlardan işittiğimiz, gazetelerden okuduğumuz sözcüğün barış olduğunu da görmekteyiz.

 

Kızgın çöl güneşinin altında bir damla suya hasret Kızıldereli’ye sormuşlar;

-Neden şarkılarınız hep yağmur üstüne?

 

İlginç bir karşı soru ile cevap vermiş, Kızılderili;

-Ya sizin şarkılarınız neden hep aşk üstüne?

 

Evet, hasreti çekilen, özlenen, ulaşılamayan olgular üzerinedir şarkılar, şiirler, dualar, yakarışlar... Aşk gibi, barış gibi, sevgi gibi, dostluk gibi.

 

“Karşımızdakini değiştirmeye çalışıyoruz öncelikle kendimizi değiştirmek aklımıza gelmiyor” demiş Tolstoy.

 

Tüm doğu ve batı filozofları dış görünümümüzün, iç dünyamızın bir yansıması, bir aynası olduğu ve insanın içindeki barışı keşfetmesinin binlerce insanı derinden etkilediği konusunda hem fikirdirler. İnsanın içi ve dışı bir ise bireysel barışı, bireysel barışı yakalamış bireylerden oluşan toplumlar ise toplumsal barışı yaşamayı hak ederler.

 

Mükemmel bir ülkeye sahip bir milletiz. Birçok medeniyete kucak açmış bu topraklarda farklı yaşam biçimlerinin olması, gökkuşağı misali farklı renklerin oluşturduğu bir güzellik değil mi? Bunun bize sunulmasını muhteşem bir armağan olarak kabul etmek varken ayrılık ve çatışma vesilesi yapmak bize yakışmaz.

 

Eğer barış sözcüğünü ağzımıza alacaksak önce kendimizle barışmamız gerekir. Dürüst, samimi olmak gerekir. Barışın samimiyetsizliğe, yalana, dolana tahammülü yoktur. Samimiyetten uzak, yüreğinde sevgi, hoşgörü ve merhamet duygusu taşımayan bir kişinin barış sözcüğünü ağzına alması düşünülemez.

 

Galiba önce insan olabilmek, insan gibi yaşayabilmeyi öğrenmek ve benimsemek, sonra ruhumuzla, aklımızla, yüreğimizle barışık bir şekilde yaşamalıyız. Kendisi ile barışık olmayan mutsuz fertlerin oluşturduğu toplumlar ve dünya barıştan uzak mutsuz yaşayan toplumlardır.

 

Ünlü düşün adamı Dalai Lama “Kendimizle Barışmak” adlı eserinde “Hepimiz anlamlı ve mutlu bir yaşam yaratabilmek için gerekli imkân ve yeteneğe sahibiz. Ancak bunu başarabilmek için ilk olarak kendimizle barışmalı ve kendi içimizdeki bilginin farkına varmalıyız” demektedir.

 

Hayatınız boyunca her yemeğinizi barış dolu bir ailede, toplumda ve dünyada yemeniz dileği ile sizlerle bu gün muhteşem görünümlü armut kurabiyesini paylaşmak istiyorum

 

 

Malzemeler: 1 su bardağı mısır nişastası, 1 adet yumurta, 1 kahve fincanı süt, 125 gr oda sıcaklığında erimiş tereyağı, yarım su bardağı pudra şekeri, alabildiği kadar un, yarım paket kabartma tozu, karanfil.

Yapılışı: Karanfil hariç tüm malzemeler karıştırılıp kulakmemesi yumuşaklığında bir hamur yapılır. Hamurdan arzu edilen büyüklükte parçalar koparılıp armut şekli verilir. Fırın tepsisine dizilip her kurabiyenin üzerine birer tane karanfil yerleştirilir. Önceden ısıtılmış 180 derece sıcaklıktaki fırında pişirilir. İyice soğuduktan sonra üstlerine çok hafif pudra şekeri serpilerek servis yapılır.

 

Unutmayalım, sevgi ve paylaşma barış denizine giden en mükemmel, engelsiz ve parasız yoldur.

 

Afiyet olsun.

 

Kaynak: Bak Mutfakta Barış Var! Aynur TARTAN Doğan Kitap Yayınları.

 

Bu yazı 51167 defa okunmuştur.
YAZARIN DİĞER YAZILARI
FACEBOOK YORUM
Yorum